Fransa Cumhurbaşkanı Macron, göç yasasında planladığı reformla daha sert sınır dışı önlemleri almak istiyor. Tasarıyı protesto eden göçmenler ise yeni yasanın ayrımcı ve ırkçı olduğunu savunuyor.Paris’in güneyi, Pazar günü, öğleden sonra: Binlerce kişi, Montparnasse istasyonu yakınlarındaki sokaklarda yürüyor. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in hazırladığı göç yasasını protesto eden göstericiler, “Sorun göç değil, ırkçılık” yazılı pankartlar taşıyor.
Aralarında 33 yaşındaki Malili Ahmada Siby de var. Fransa’ya beş yıl önce gelmiş. O zamandan beri temizlikçi, oda görevlisi ve bulaşıkçı olarak çalışıyor. Bu işleri yapmak için başkalarının çalışma izinlerini kullanıyor. DW mik mrofonlarına konuşan Sisy, “Çoğumuz burada bu şekilde çalışıyoruz. Bu, karşılığında düzenli devlet sağlık sigortası gibi şeylere hak kazanmadan vergi ve harç ödediğimiz anlamına geliyor” diyor ve ekliyor: “Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un hükümeti, bize hiçbir değerimiz yokmuş gibi davranıyor, ama biz tüm kirli işleri yapıyoruz. Gelecek yıl Olimpiyatlar da dahil olmak üzere, şantiyelerde, restoranlarda ve temizlikçi olarak yine biz çalışacağız.”
Siby ve diğer göçmenler, Fransız hükümetinin “sol ve sağ siyaset arasında bir mutabakat” olarak lanse ettiği göç yasası reformuna karşı gösteri yapmak için omuz omuza verdi.
Güç testine dönüşebilir
Tartışmalı yasa tasarısı, 11 Aralık Pazartesi gününden itibaren Paris’teki Ulusal Meclis’te görüşülecek. Yasanın son hali henüz kesinleşmiş değil. Ancak tartışmalı sazı maddeler kamuoyuna çoktan sızdı: Yasa, iltica prosedürlerini hızlandırmayı ve itiraz sürelerini kısaltmayı, aile birleşimini zorlaştırmayı ve tıbbi vize koşullarını sıkılaştırmayı amaçlıyor. Gelecekte, Fransa’ya geldiklerinde 13 yaşından küçük olan kişiler ya da çocukları Fransız vatandaşı olan yabancı ebeveynler de sınır dışı edilebilecek. İş gücü açığı olan bölgelerdeki işçiler, normalde otomatik olarak bir yıllık çalışma izni alabiliyor. Ancak bu konuda yerel makamlara geniş takdir yetkileri veriliyor.
Darmanin, tasarıyı Senato’ya sundu. Parlamentonun ikinci kanadı olan ve sağ muhafazakarların çoğunlukta olduğu Senato, tasarıyı hemen görüşmeye başladı. Hükümet tasarıyı Şubat ayında sunmuş ve daha sonra tekrar rafa kaldırmıştı. Cumhurbaşkanı Macron’un partisi, muhafazakarlar ve diğer siyasi güçlerin desteği olmaksızın bu son derece tartışmalı projeyi meclisten geçirecek mutlak çoğunluğa sahip olmadığından, tasarı çok önemli bir sınav olacak gibi görünüyor.
Ekim ayında Fransız öğretmen Dominique Bernard’ın, ülkenin kuzeyindeki Arras kentinde bir Rus göçmenin terör saldırısında hayatını kaybetmesinden bu yana hükümet, yeni göç yasasını öncelikle istenmeyen göç ve terörizme karşı bir kalkan olarak lanse ediyor. Göçmenler, mülteciler ve yardım kuruluşları ise yeni düzenlemenin, yabancıların daha fazla damgalanmasına ve ayrımcılığa uğramasına yol açabileceğinden endişe ediyor.
“Göçmenlerin haklarını daha da kısıtlamak istiyorlar”
Tüm bu gelişmeler, mülteci ve göçmenlere destek veren Paris merkezli Cimade kuruluşundan Lisa Faron’u derinden endişelendiriyor:
“Hükümet dengeli bir yasa sözü vermişti ama şimdi göçmenlerin haklarını daha da kısıtlamak ve çalışma izni almayı daha da zorlaştırmak istiyor. Bu tasarı, sertliğe yepyeni bir boyut katacak. Fransız vatandaşı olan çocukların yabancı ebeveynlerini sınır dışı etmeyi de kolaylaştırmak istiyorlar. Daha önce bu sadece ağır suçlar için mümkündü.”
Sciences Po Bordeaux Üniversitesi’nde Siyaset Sosyolojisi Profesörü olan Vincent Tiberj’e göre ise bu yasa, siyasi tartışmalarda genel olarak sağa kayışı yansıtıyor:
“Çoğu siyasetçi, göçmenleri bir yük ve tehdit olarak gösteriyor ve sonraki kuşaklar da dahil olmak üzere, göçmenlerin toplumumuza çok şey kattığını tamamen unutuyor. Politikacılar sağ kesimin oylarının arayışında. Anketlere göre aşırı sağcı parti Rassemblement National’in önümüzdeki Haziran ayında yapılacak Avrupa seçimlerinden birinci çıkması bekleniyor. Ancak başta iktidardaki Renaissance partisi olmak üzere tüm partiler, böyle bir stratejinin işe yaramadığını bilmeli. Bu sadece aşırı sağın fikirlerini meşrulaştırır ve onlara güç katar.”
Yasa hedeflenen etkiye sahip olacak mı?
Paris’in güneyindeki Essonne bölgesinin Renaissance partili milletvekili Alexis Izard farklı düşünüyor ve yasanın dengeli olacağını savunuyor:
“Her yıl, suç eylemlerine karışmış yaklaşık 4 bin yasadışı göçmeni Fransa’dan sınır dışı edebilmeliyiz. Bu, bu yasayla mümkün olacak. Sınır dışı işlemleri iki yıl yerine sadece bir yıl sürecek. Ancak aynı zamanda burada çalışmak isteyenlerin Fransa’ya gelmeleri de kolaylaşacak. Dolayısıyla yasa, son derece etkili olacak.”
Paris Sosyal Bilimler İleri Araştırmalar Okulu’nda (EHESS) tarihçi ve demograf olarak görev yapan Hervé le Bras ise bu görüşe katılmıyor:
“Tarihsel veriler, politika ile göç rakamları arasında bir doğrusal ilişki olmadığını açıkça göstermektedir. Tıpkı Fransa’nın 1945’ten bu yana çıkardığı 100’den fazla göç yasası gibi, bu yasa da işe yaramayacak ve göçmen sayısı üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmayacak. Yasa, politikacılara sadece kendi bakış açılarını açıkça ifade etme imkanı veriyor, hepsi bu.”
“Fransız gençleri yıpratıcı iş istemiyor”
Ancak Paris’in merkezindeki Le Mesturet restoranının sahibi ve Fransız Restoran Sahipleri Birliği AFMR’nin başkanı Alain Fontaine, bir yıllık otomatik çalışma izni uygulamasının yerleşmesini umuyor:
“Fransa’daki bar ve restoranlarda çalışanların dörtte biri yabancı işçilerden oluşuyor. Onlar olmadan işimiz yürümez. Örneğin benim restoranımdaki 27 çalışanın 12’si yabancı. Göçmenlere ihtiyacımız var. Çünkü kendi gençlerimiz daha ziyade dijital ekonomide ya da çevre koruma alanında çalışmayı tercih ediyor. Yıpratıcı işleri yapmak istemiyorlar.”
Malili Siby beş yıl önce Akdeniz’i aşarak buraya gelmiş. Bunun, hayatının en zor anı olduğunu, çünkü teknedeki herkesin ölümün eşiğinden döndüğünü anlatıyor. Siby, bir yıllık oturma ve çalışma izninin iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor. Paris’in doğusundaki Montreuil banliyösündeki 15 metrekarelik odasını amcası ve kuzeniyle paylaşan Siby, “Bu kanun, modern köleliği yasal hale getirecek” diyor.
Siby, sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Çalışmak zorundasınız, yoksa ikamet hakkınızı kaybedersiniz. Patronunuzun insafına kalmış olursunuz. Kendi işimizi seçebilmemiz için hükümetin hepimizi meşrulaştırmasını istiyoruz. Deniz yoluyla kaçıp iltica etmek gibi zorlu ve tehlikeli bir macerayı atlattıktan sonra kolay kolay pes etmeyeceğim. Daha iyi bir gelecek için mücadeleye devam edeceğim.”